Bu bölümde, Şeyh Bedreddin gibi nisbeten bilinen bir bilgenin temsil ettiği, ona arka plan oluşturan süreç ele alınıyor. Şeyh Bedrettin, insanlığın iş bölümü ve devletle tanışıncaya kadar yarattığı komünalist/ortaklaşacı, eşitlikçi toplumlardan süzülüp gelen bir felsefenin temsilcisi. Bu felsefenin vücut bulmuş haline de "Rıza Şehri" adını veriyorlar. (Babailer) Bu noktada editoryal olarak bir not düşmeyi gerekli görüyoruz. Rıza Şehri de - More, Owen, St. Simon vb leriyle birlikte- bu gün insanlığın yarattığı ütopyalardan biri olarak anılıyor; Olmayan ülke! Oysa Çatalhöyük'ü - ki yakın tarih sayılır- bile incelesek Rıza şehrinin tasvir ettiği yaşam ve yerleşim formunu kanlı canlı görürüz. Aydınlanma çağının bazı devrimci düşünürlerinin, özellikle de Marks ve Engels'in ütopya diyerek -olmayan ülke- bir hayal olarak ilan ettiği bu hedefin, on ve onsekizinci yüzyıl arasında olağanüstü yaygın ve küresel diyebileceğimiz köylü ve zanaatkar isyanlarının -paris komünü de dahil- hemen hepsini tanımladığını görebiliriz.
